9 Temmuz 2011 Cumartesi

Umut

Hep yazmam için bi sebep mi olmalı bilmiyorum ama bu sıralarda uzunca bir ara vermiş gibiydim, ama dün geceden beri başlayan içimdeki yazma isteğine mani olamadım...

Özlemler hiç bir o kadar derinleşmemişti yüreğimde ve ben hiç bu kadar dalmamıştım başka diyarlara, bazen bir sese, bir nefese ihtiyaç duyarsın ya işte onu yaşıyorum şu günlerde. Dalıp dalıp gidiyorum uzak, uzun zamanlara... Buruk bir tebessüm ve bir damla gözyaşı ile buluyorum kendimi. Sonra iç sesim dışıma da yansıyor ve "ben çok isterdim" derken buluyorum kendimi. Yine beni ilgilendirmeyen sınav notlarını aklımda tutmak, yine şımarmak, yine nazlanmak, yine kapris yapmak istiyorum, camımın altındaki seranatlara aldırış etmeden yine aynı şekilde devam etmek, Beşiktaş'ta deniz kenarında çay bahçesinde (şuan oradan eser yok ama olsun:( ) simit yiyip, çay içmek, sigara paketlerini parçalamak, sonra yemek yapmak, sonra yaptığım pudinglerle şımarmak, belki saçmalamak, sonra saçmalatmak, gecenin bir yarısı misafir ağırlamak ben kendim olmak, kendi içimden geçenleri yaşamak istiyorum.

Hiç umut yok gibi biliyorum, ama dünkü sözü anımsıyorum ( o kendini biliyor ) hala hayattayız:) Hayatta olduğumuz sürece umudumuzu yitirmemiz lazım biliyorum. Her şey kısmetten ibaretti ve ben iyi, doğru ve güzel olan neyse artık onu yaşamak istiyorum. Çünkü gerçekten çok yorgunum:( Şuanda çıkmak üzere olduğum tatil bile beni dinlendirmeyecek biliyorum, çünkü bedenimden çok ruhum yorgun:(

Bir de herkes evleniyorr:)) Güzel bir duygu olsa gerek, isteyen herkes yaşar umarım bu duyguyu. Ben mi, kendimle ilgili yorum yapmak istemiyorum. Olduğum yerde saymaktan bir gün vazgeçersem o zaman güneş benim için de doğar biliyorum, ama ne zaman, ne zaman...

Elim ne zaman telefona gitmese, saçmalama diyorum, saçmalasam ne olacak ki, insan kendine iyi geldiğini bildiği şeylerden uzak kalmak zorunda mıdır? Hayır böyle bir zorunluluğum olmamalı...

16 Haziran 2011 Perşembe

Uzun Zaman Sonra Karışıklık

Son derece karışık olduğum bugünlerde neyin neresinden tutacağımı, kime neyle tutunacağımı bile bilmiyorum... Herkes bir yerlere kaçıyor, kaçamayanlar da evleniyor... İyice içim karardı benim de...

Bütün yakınlarım birer birer gidiyor, ben ise olduğum yerde hatta bir adım daha geriden izliyorum yaşananları, gelenleri, gidenleri. İki gündür nedenini bilmediğim bir özlem kapladı içimi, belki de artan yalnızlığımdan. Elim telefona gitti, geri bıraktım, arasam ne olacak, ya da aramasam... Acaba arasam beni hemen tanır mıydı...

İç ses; " saçmalama, ne gereği var şimdi "
Dış ses; " bana saçmalama diyorsun ama onun dün gece yaptığı neydi? "

Boşverebilsem keşke bir çok şeyi. İçim rahat olsa, nefesim kesilmese yalnızlığım arttıkça ve ben eski beni biraz olsun hatırlayabilsem...

Yeni bir kitaba başladım ve ondan ufak alıntılar yapmak çok hoşuma gidiyor, kitabın kapağı biraz ürkütücü olsa da sevdim ben. " Hayyamlar ve Yamyamlar " adı. O nasıl bir şey dediğinizi duyar gibi oluyorum. Gerçekten de değişik bir kitap. En sevdiğim yerini paylaşmak istiyorum.

" Sevdiği kadının topuğunu avuçlarına doldurarak uyuyan erkekler ve sevdiği adamı göğsünde bir bebek gibi uyutan kadınlar ise, şehvetli bir sadakatle karılmış aşklarını tuzlu tenlerine örtü kılacaklar...

Ve...

Bunlardan hangisi olmak istediğine, sen karar vereceksin...

Aşkı kendine örtü kılan bir Hayyam...

Ya da...

Kazanmak için her şeyi mubah gören bir yamyam... "

24 Nisan 2011 Pazar

Uzun zaman sonra...

Uzun zaman sonra bir kaç satır yazmak istedim. Ne yazacağımı ve ne istediğimi bilmeden...

Bugünlerde çok mutsuzum, her şey kötüye gidiyor sanki, biraz uzaklaşmak istiyorum her şeyden...

Sadece susuyorum, konuşacak gücüm yok...

29 Ocak 2011 Cumartesi

Bir Karar Vermek De Benden..

Sevgili arkadaşımın bloğundaki yazıyı gördükten sonra bende mi karar vermek başlıklı bir yazı yazmalıyım acaba dedim. Gerçekten de ben de bunu yapmalıydım. İkili bir durum içerisinde kaldığım bugünlerde, bir karar vermişim gibi gözükse de aslında ben karar vermeye mahkum edildim.

Kaybetmeyi göze aldığım falan yok aslında, çünkü kendimi en sevdiğim şeyi kaybedecek kadar güçlü hissetmiyorum. Şimdi ne mi oldu, ben de bilmiyorum. Sadece ben olmamam gereken yerde olmak zorunda kaldım ve şimdi oradayım. Bir kaç saat sonra ya da yarın ne olacak onu da bilmiyorum...

Böyle bir ikilem arasında kalmamayı bilseniz nasıl isterdim, ama bazen beni aşan durumlar oluyor ve bunlar müdahale edememek beni çok üzüyor.

Usulca gözlerimi kapatıyorum ve bir ses, bir soluk, bir mucize diliyorum. Bilirsiniz ben mucizelere hep inandım ve şimdi yine o mucizenin gerçekleşmesini tüm kalbimle bekliyorum.

20 Ocak 2011 Perşembe

Hayata Dair Küçük El Kitabı


Şuanda zaman geçirmek adına, şans eseri elime geçen bir kitabın sayfalarını kurcalıyorum. " Hayata Dair Küçük El Kitabı " ... Bir kaç güzel alıntıyı sizinle paylaşmak istiyorum.

- Yılda en az bir kez güneşin doğuşunu seyret.

- Her baharda çiçek ek.

- Ucuz otomobil kullan ama sahip olabileceğin en iyi evi al.

- Hakettiğini düşündüğünde maaşına zam iste.

- Sevinçleri erteleme.

- Kent dışına gittiğinde gazete ve mektuplarını birine aldırt, hırsızlara ipucu bırakma.

- Hayat arkadaşını çok dikkatli seç, mutluluğunun ya da bedbahtlığının % 90'ı bu karara bağlıdır.

- Asla birilerinin umudunu kırma, belki de sahip oldukları tek şey odur.

- Merhametli ama kararlı ol.

- Yaşlan ama paslanma.

- Geniş ol, rahatla. Ölüm - kalım gibi durumların dışında, hiçbir şey göründüğü kadar önemli değildir.

- Sırt üstü uzan ve yıldızlara bak.

- Ölmeden önce denemek istediğin 25 şeyin listesini çıkar, cüzdanında taşı ve sık sık göz at.

- Anne ve babanın kahkahalarını banta kaydet.

- Daha sonra ne olacağını düşünerek o anın sihirini bozma.

- Sadece aşk için evlen.

- Üç S'yi unutma: kendine saygı, başkalarına saygı ve bütün hareketlerinden sorumluluk.

- Hayallerinin çevresinde yabani otların bitmesine izin verme.

- Duyduğun her şeye inanma, elindeki her şeyi harcama ve de canının istediği kadar uyuma...

- Seni heyecanlandıran iki şey arasında tercih yapma durumunda kaldığına daima daha önce denemediğini seç!

Umarım keyifli okursunuz ben bir çırpıda 788 maddeyi okuyup içinden 20 tanesini seçip sizlerle paylaşmak istedim...

13 Ocak 2011 Perşembe

Geçmişe Dair:)

Bugün geçmişe dair ufak bir yolculuğa çıkalım istedim. Aslında ben değil de düşlerim istemiş... Gördüğüm iki ayrı rüya ve gördüklerim beni bir an da olsa düşündürdü. İlk rüyamda sevgili kuzenimin replikleri;

- ..... yarın İstanbul'a gelecekmiş, ama ertesi sabah dönecekmiş, gitmeden seni de görmek istiyormuş...

Ne cevap verdim hatırlamıyorum ama kimden bahsettiği çok net:)

Diğeri ise esas olan değil aslında ama benzer bir şey... Upuzun kollarıyla bir masaya uzanmış, bir şeyler mırıldanıyor, yan yan gözleriyle de bakıyordu. Benim kafamda ise binlerce ayrı düşünce vardı. Ama her şeye rağmen seni görmek güzeldi:)

10 Ocak 2011 Pazartesi

Hoşgeldin Samet Bebek:)

Bu bebekle aramızda farklı bir bağ kurulacak bunu şimdiden hissediyorum:)

Sevgili dostumun hamileliğin ilk aylarında daha cinsiyeti bile belli değilken bir rüya görmüştüm. Ve bebeklerinin erkek olacağı, ismini de Samet koyacaklarını anlatan bir rüyaydı. Sonra ertesi gün ben bunu bir heyacanla arkadaşıma anlatmıştım. O da öyle mi, çok ilginç falan demişti. Bir kaç ay sonra tekrar konuştuğumuzda ise benim rüyamda gördüğüm ismi unutarak bebeğin erkek olacağını ve ismini Samet koymayı düşündüklerini söylemişti:) Ben de haliyle kendimi tutamadım ve çığlık atarak; " Kızımmm o benim rüyamda gördüğüm isim " demiştim:)

Vee gelelim cumartesi sabahına... Daha doğum günü gelmemişti, ama bu ayın ortalarına doğru bekleniyordu. Cumartesi sabahı yine farklı bir hisle doğum gerçekleşti ya da gerçekleşiyor diyerek uyandım, uyandım ve dostumu aradım. Telefon çaldı çaldı ve açan olmadı... Benceee o muhteşem an gerçekleşmişti.

Bu sabah aldığım habere göre; zorlu bir doğum sonrasında Samet Bebek dünyaya gelmiş. Hoşgeldin Samet Bebek diyorum ve uzun ömürler diliyorum anneciği ve babacığı ile birlikte...

6 Ocak 2011 Perşembe

Siz Hiç Rüyanızdaki Adama Aşık Oldunuz mu?


" Siz Hiç Rüyanızdaki Adama Aşık Oldunuz mu? "

Bu ne mi demek? Adı üstünde bir rüya görüyorsun ve rüyanda gördüğün adama aşık oluyorsun, ama rüyanda ona aşık oluyorsun:) Nasıl tanıştığımızı henüz hatırlamıyorum, ama beyaz atlı prens kadar yakışıklıydı hatırımda kalan tek şey bu... Dağınık açık kahverengi saçları, yeşile çalan ela gözleri vardı, biraz çapkıncaydı bakışlarından belliydi. Uzun boylu, geniş omuzluydu. Biraz sohbet ettik önce, sonra araya farklı sözler girdi, bi yerlerde oturuyorduk. Sonra ben sanki kendi halimi görmemiş gibi telefonumdaki mavi kabarık elbisemle olan, siyah saçlı olduğum fotoğraflarımı gösteriyordum. Gülümsedi, kısık sesle eğilip çok güzelmişsin dedi. Tebessüm ettim usulca...

Bir yere gidiyorduk, gittik de... Sonra uyandım, bitti rüyam. Ve bunların hepsi hafızamda yer almalı dedim; ama düşündüğüm kadarı yok şimdi...

Şimdi ufak bir anket başlatmak istedim kendimce, tıklanacak bir tarafı yok belki... Ama yorumlarla şıkları bekliyor olacağım. Siz hiç beyaz atlı prensinize aşık oldunuz mu:)

" Siz Hiç Rüyanızdaki Adama Aşık Oldunuz mu? "

a) O da ne demek hiç bir şey anlamadım.

b) Ben zaten bir tek rüyalarımda aşık oluyorum.

c) Ne mümkün öyle bir şey resmen saçmalık.

d) Ayy kim bilir ne güzel bir şeydir...

4 Ocak 2011 Salı

Yıl Yenilenmişse Kime Ne!


Her zamanki gibi bu yılda anlık kararlar veriyorum sanırım. Kaç gündür bugün yazayım, yok yarın yazarım derken bir baktım ayın 4'ü olmuş Yeni bir yıla girmişiz ve o yılda ilerlemeye başlamış bile... Ben de farkında olmadan yine arkasından koşturuyormuşum meğer...

Güzel bir yılbaşı partisinin ardından bir anda değişen, sonra tekrar değişen hayatıma ben ayak uyduramıyorum artık. Galiba benim de daha fazla ardından gidecek takadim yok. Bir şeyi düzeltmek isterken, hayatımdaki her şeyi mahvediyor gibiyim. Her şeyi, başarılarımı, yeteneklerimi, düşlerimi, geleceğimi ve hayatımı da kendimle birlikte dibe çekiyorum... Herkesin bir basamak yükseldiği yerde ben de her geçen gün bir adım daha geriliyorum.

Yeni yılda bile hiçbir şey yenilenmiyorsa bu yıla yeni yıl demenin ne anlamı var onu da anlamış değilim...

Şimdi yine; olsada bir olmasa da demeye başlıyorum. Sadece yaşıyorum işte.

Yılbaşından kalma maskemin farklı bir rengini de paylaşmak istedim, ama benimki pembeydi:) Ve şahsen bence elbisemle çok uyumlu olmuştu:) Özellikle de saçlarımı çok beğendim. Aslında ilk defa dün maskeli bir fotoğrafımı buraya koysam mı diye düşünmedim değil. Ama beni bilirsiniz anlık kararlar vermediğim tek bir an bile yok:) İşte bu yüzdendir ki bundan da bugün vazgeçtim, siz maskemle idare edin.