26 Kasım 2010 Cuma

Bir Diyalog

Ruh halimin fazlasıyla değiştiği, anlık kararlar verdiğim bugünlerde yaşadığım gel - gitleri de kaldıramaz oldum artık...

Dün aslında kötü olan onca şeyin arasında bana iyi gelen bir şeyler vardı. En son ne zaman orada olduğumu hatırlarken meğer nasıl da hasret kaldığımı anladım...

Şimdi ağlamaklıyım, yeteri kadar hissizleşmemişim meğer. Üzgünüm.

Bir diyalog;

Y: Aynen devam yani. Ben de ..... firmasında çalışıyorum. Epey zaman oldu görüşmeyeli... Sizinkiler nasıllar?

X: Evet aynen devam. Annem seni özlemiş, hep soruyor:)

Y: Yoğun koşturmaca çalışıyorum işte. Ben de özledim .... teyzeyi. 2 yıl kadar oldu haberleşmeyeli. Ufaklık nasıl, gerçi büyümüştür ama, asıl ..... nasıl?

Bu satırları yazarken tarifsiz duygular sardı her yanımı, biraz yürek sızlaması, biraz, biraz işte...

25 Kasım 2010 Perşembe

Umut...

Nedenli ya da nedensiz, anlamlı ya da anlamsız bu aralar daha bir başka hissediyorum kendimi. Tarifsiz, sebepsiz... Ama bu hissizliği hissetmek de güzel... En basiti; on gün sonra dün akşam tek bir gözyaşını yağmura vermiş olmam az da olsa törpülendiğimi gösteriyor herhalde...

Yüreğimdeki bir umudu kaybederken yeni bir umuda doğru gülümsediğimi hissettim...

Bugün bir kez daha anladım ki; umut etmek de güzel...

18 Kasım 2010 Perşembe

Bugün Bayram...

Nee bugün bayram diye bağırasım, ne de erken kalktığım olmadı benim. Bayramlar eski coşkusunu kaybedeli çok oldu. Bunu en yoğun yaşayanlardan biri ben olmalıyım, doyasıya yaşadığım çocukluğumdaki bayramlardan sonra bir hayli coşkusuz buluyorum artık bayramları. El öpmeleri, bayram ziyaretlerini hayatımdan çıkarmayı düşünmüyorum, ama bu sene daha iyi anladım ki artık bir arabam olmalı ki kalabalık sülalemin tüm kesimlerine ulaşabileyim...

Bu bayramda kırıldım, üzüldüm, gülümsedim, gezdim, uzun zamandır bir araya gelemediğim insanlarla görüşme şansım oldu.

Karşılıklı yataklarde birbirine yorgun, uykusuz bakan gözlerle uyumayalı bir hayli zaman olmuş olacak ki, son derece iyi geldi bana. Uykuya 3 saat kala:)

9 Kasım 2010 Salı

Bir Hayli Karışık

- Geçen hafta en son yazdığım satırlar bugün bir hayli aklımı karıştırmış olacak ki, bir an önce oradan uzaklaşmak istedim. Nerede yeterince mutlu olduğumu kestiremiyorum galiba artık. Nitekim yarın sabah itibariyle bitkisel çözüm ortaklarım sayesinde biraz daha toparlanacağımı ümid ediyorum...

- Kendimi yalnız, mutsuz ve daha az düşünürken bulduğum bu akşam bir an önce laptopumla vedalaşıp, uzun, pembe ve güzel bir aşka dair ufak bir yolculuğa çıkmak adına, yeni bir kitap okumaya başlayacağım.

- Bloğumun daha renkli hale gelmesi konusunda bugünlerde son derece istekliyim.

- Galiba Melek kartlarına kulak verme zamanı geldi de geçiyor, nasıldı; " Cesaret, yargılarından kurtul, sen bilgesin, inançlarının peşinden koş " gibi sözler... Doğruydu, çok doğru...

- Dün akşam sevgili arkadaşımın bloğunda; her biri birer sanat eseri olan pastaları gördükten sonra, pasta, kek, kurabiye ve eskiden kalma farklı kahveler yapmayı arzuladığım bir dükkan açma isteğim daha da arttı. En stressiz ve hatta yorgunluğu yok edip, insana huzur veren iş bu olsa gerek. Hobi olarak değil, bu benim mesleğim olsa mı acaba diye düşünmekten kendimi alamadım...

4 Kasım 2010 Perşembe

Terapi...

Yaklaşık 1 saat sonra hastaneye gidecek insan kişisi olarak mutlu olmak kulağa saçma bir duygu gibi gelse de bana iyi geleceğini bildiğim bu terapiye dahil olacağım için mutluyum...

Bana iyi gelen bir kaç şeyin ne olduğunu düşündüğümde; içlerinde 65 yaşlarında, göçmen, iç hastalıkları profesörü bir hocamın, onun deyişimle koçumun olacağını hiç düşünmemiştim. Nedense kötü olduğum halde beni iyi görsün istiyorum:) Bilmiyorum ama hastanede geçirdiğim o zamanlar bana terapi gibi geliyor...

Terapiye az kala...

3 Kasım 2010 Çarşamba

Yürüyorum Düş Bahçelerinde...

Benimki de düş bahçelerinde yürümekti...

Sevgili sevgilimden balık burcu kadınına ithafen aldığım aşk şarkılarından oluşan bu cdye sevinemedim bile... Albümün adı böyle " yürüyorum düş bahçelerinde " ... Belki bana yürüdüğüm yolu hatırlatmak istemişti kendisi... Öyleydim ben de, gerçekleri bir kenara bırakalı çok olmuştu, düş bahçelerindeydim; ama ne yazık ki orada yürümeyi bile berecemiyordum.

" Işık da yaksan nafile, odan karanlık hep loş " dedi içimdeki ses, irkildim birden... Öyle değil miydi? Tüm ışıkları yaksan da nafile değil miydi? Bu yüzden gitme ya da gideceksen hiç yakma ışıkları... Çünkü farkı olmayacak.

Çok çok duygusal oldum ben bu gece... Bu ruh hali fazla bana, gücüm yok...