8 Haziran 2009 Pazartesi

Geceden Sabaha



Afiş; dağınık evin, kirli duvarlarına pek yakışmıştı. Biri filmlerden konuşmalı ve ben de merak ettiğim soruyu sormalıydım. Evet benim favori filmimdi. Alkol daha tesirli olabilseydi; o filmdeki gibi ben de hafızamı sildirebilsem keşke, bunun bir yolu olsa inanın yapardım derdim. Eminim buna, derdim... Yabancı gibi olmak içimi acıtırken, sohbete güçlükle katılabildiğimi farkettim. Hayatındaki en kötü şey olarak nitelendirilen benim verdiği karşılık ise son derece tezattı. Onun dışında herşeyin kötü olduğunu söylüyordu... Tanrım nasıl bir aşk, nasıl bir çelişki bu!

Huzursuzluktan değil, huzurdan uyumamak, uyuyamamak, ne demek bilir misiniz... Saçma gelebilir, ama ben bunu yaşadım dün gece. Uyusam zaman geçecek, gece bitecek, her güzel şey gibi bu güzel olgu da sona erecekti. Saatleri odanın en ücra köşelerine koymak, ya da parçalamak düşüncesi kaplıyordu beynimi. Son dakikalara muhtaç bir aşık gibi davranıyordum, belki de muhtaçtım. Doğan gün hiç bu kadar hüzün katmamıştı içime şimdiye kadar... Çünkü doğan gün huzurumu alacak, bulunduğum ruh halini bana geri verecekti biliyordum. Onun duygularından, direnişlerinden, kendi içinde verdiği savaştan, inadından ne kadar eminsem huzurun sona ereceğini de o kadar iyi biliyordum ve öyle de oldu...
Sadece bir kaç saatime yetti huzur. Sonra yeniden, yeniden, yine yeniden...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder