Bir bayram daha geçti gitti... Kabir ziyaretleri, eskisi kadar anlam taşımayan büyüklerin ellerini öpmek ve ziyaret etmekle... Artık bana para vermek yerine benden bekliyorlardı, nasıl tuhaf geldi bir bilseniz. Yok yaw ben daha küçüğüm diyesim geldi; ama galiba sandığım kadar küçük değildim:) Hala çatapatlar bazı semtlerde varmış, dayımlara giderken çocukların birinin bastığı çatapatın yanıma fırlamasıyla farkettim. Bunlar bizim oraya uğramayalı yıllar oldu da... Zaten tadı yok şimdiki bayramların. Bayram namazları heyecanla gelişini beklediğimiz büyüklerimiz, babalarımız,abilerimiz ve onlarla hep birlikte kahvaltı sofrasına oturmak da yok. Ne kalmış ki geriye....
Bugünlerde içim fazlaca acıyor... Üzgünüm çok üzgünüm. Bir yanım ileriye dönük hayaller kurarken, diğer yanım öylece susup kalıyor. Artık eskisi gibi değilim, sarsılıyorum ve ben galiba kendim olmak istiyorum...
Kardeşimin kardeşleri ve belki de hepimiz kardeşiz. Şimdi kendime bakıyorum da değişen onca şey arasında belki de değişmeyen tek şey; hala eskisi gibi karmaşık yazılar yazıyorum. Belki yarın olduğunda ben burda ne demek istemiştim diyebileceğim kadar karışık. Bu kadar çabuk kazanılır mıydı kardeşlik, bilemedim. Sorgulamak istedim; ama bunu da adam gibi yapamadım. Sorgulamaktan yorulurum diye korktum. İyice korkak bi şey oldum kaldım. Dün gece banyodan gelen anlamsız sesten bile korkmuştum. Oysa sandığım kadar da yalnız değildim, babam uyumak ve uyumamak arasındaki o ince çizgideydi. Ruhumun yalnızlığı hayatıma da yansımış olacak ki hemen her şeye ürküyorum artık... Tanrım bana neler oluyor diye bir çığlık atsam duyulur mu acaba sesim... Bilemedim...
Papatya falları hep ayrılık der ya, bakalım benim kendi kendime baktığım kahve falım bana neler söyleyecek. (bu satırları yazarken sevgili ledoritayla yıllar önceki bir falla başlayan ve saçmalayan diyaloglarım aklıma geldi:) Eğer bu satırları okuyorsa şuanda tebessüm edecek biliyorum ve dans eden insan toplulukları canlanacak gözünde) Kocaman bir ay çıkmış, ama tertemiz. Karşılıklı iki insan duruyor. Bir gemi var, yük gemisi gibi. Acaba bu benim taşıdığım yük, sorumluluklar olabilir mi, onu da bilemedim. Zikzaklarla dolu sıkıntılı iki yolum var, şaşırmadım. Onca şekil arasında gözüme en çok çarpan küçücük bi şeydi. Bir yuvarlak bir çok kısmı aydınlanmış ve azıcık bir kısmı sıkıntıda kalmış bir yuvarlak... Biri birinin üstünde hakimiyet kurmuş, vuruyor, kırıyor, hırpalıyor, diğeri ise öyle ezilmiş ki... Yeter bu kadar sıkıntı bastı içime...
Geçmiş olsa da nice uzun bayramlara, sağlıkla...
leyynn çalıntı mı yapıosun, çatapat filan hımmm anlayalım ? :)))
YanıtlaSilson paragraf da aynen öyle oldu. gülümsedim ve gözlerim doldu. gözüme bişey kaçtı ama ne ? :)