18 Şubat 2010 Perşembe

Veee 14 Şubat...




Her gün birbirinden kötü başlıyordu, yine böyle oldu. Fazlaca hırpalanmıştım, geçmişin yaraları kapanmadığı sürece de daha çok hırpalanacaktım, biliyorum...

Kırmızı güller anlamını kaybediyor, saç tellerim montumun üzerini kaplıyordu. Yara üstüne yara geliyordu ve ben kıvranıyordum. Gün birden bizim için tersine dönmüştü sanki. Evet her şey bu sevdayı taşıyan iki insandaydı...

Koşar adım eve geldim, özenle hazırlandıktan sonra, o anda olsa bana hayran olan, sevgi dolu, nazik, saygılı ve aşık bir sevgili duruyordu karşımda. Geçen sene bugünü kutlamak için gitmek istediğim o muhteşem yere gitmek bu seneye kısmetmiş.

Karşımda büyük aşkım, güzel bir masa, mükemmel bir orkestra, romantik bir akşam yemeği ve muhteşem aşk şarkıları ile kutlanmaya başlanan o muazzam gece... Sevgililer günü... Bütün romantizmiyle devam ediyordu. Hele bir an vardı ki; romantizm doruk noktasına ulaşmıştı, o güçlü ses sayesinde... Birbirine bakan bu iki aşık, o atmosferin büyüsüne kapılmış olacak ki, bacaklarında serili duran peçetelerin yere saçılmasını bile farketmeden ayağa kalkmışlardı. Birbirinin kollarında yaşanan o anın bir tarifi olsaydı şuan yapıyor olurdum. Biliyordum, bu duygu aşktı. Mutluluktan çok acı da verse bu duygu aşktı...

Vee o muhteşem hediyem ve bu özel geceyi yaşadığım mekan... Paylaşmasam olmazdı...
1 sene sonra nerede, ne yapıyor oluruz acaba düşüncesi şimdiden zihnimi kapladı...

Güzel ve aşk dolu günlere...
Sevgilerle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder