Çok oldu yazmayalı biliyorum. Ama artık çokca yazacağım gibi bir hisse kapıldım şimdi... Hayattaki herkesin kendini düşündüğü ne kadar da doğruydu. Herkes kendi yalnızlıklarından, kendi yorgunluklarından, kendi umutsuzluklarından bahseder her zaman. Peki ya kimse bilir mi karşısındakinin ne durumda olduğunu... Cevabını çok iyi biliyorum, hiç bir zaman yapmadılar, yapamadılar bunu...
Mor ayakkabılarımın anlamı kalmadı, deli gibi para biriktirmeye çalışmamın, ya da her cumartesi pazardan elime geçen her eşyayı alma gibi yeni hobi edinmelerimin, acaba neyi, nasıl anlatacağım kaygılarım da olmayacak sanırım...
Bu son zamanlarda öğrencilik yıllarımı çok özlüyorum, çok fazla üniversiteli gençlerin arasında vakit geçirmemden olsa gerek. Özlüyorum işte... Dertleri tasaları yok, tek dertleri vize, final, alltan ders getirmemek:) Kulağa nasıl da komik geliyor dimi? Keşke en büyük derdim bu olsa diyesim geliyor....
Gelelim asıl meseleye, evet annem dedi, hem de daha dün dedi... Teoman da öyle söylemiyor mu?
"yaralı dizlerimkoşamam ki
kapalı yollarında akamam ki
unutkan nehrinin yolunu sormadan bulamam ki
karlı dağlarında doğamam ki
saklı kentinin
"çok üzülme çok susma
çok darılma çok ağlama
çok da kitap okuma" dedi annem"
çok terleme çok yorulma
girdaplarında boğulma
yalnızlığına çok da alışma"
güneşim olmadan göremem ki
ay tutulurken
uyuyamam ki
karanlık olsa da
ben herkesi sevemem ki
sevmeden de yaşayamam ki
yanlış olsa da... "
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder