Birkaç gündür kafamı kurcalayan, dağınıklığıma yorulmuşluğuma takviyeler yapan hayatî kararı vermeme çok kısa bir süre kaldı. Gitmek ya da kalmak işte bütün mesele bu… Keşke ben de bu kadar kolay bunu söyleyebilsem. Bir yanım bütün gücüyle hiçbir yere gidemezsin diye bastırırken, diğer yanım gitmelisin belki de bu değişim sana iyi gelecek diyor. Ama hangisinin daha baskın olduğunu anlayamıyorum.
Biliyorum bugün buradayım, ama yarın olmayabilirim. Her şey bir değişim aslında. Bu değişimler insanı mutlu ettiği kadar yaralar da biliyorum. Bugün tam üçüncü günü bu kararın. Bana bırakılması belki de her şeyi zorlaştırıyor. Biri bana gitmen senin için iyi dese her şeyi ardımda bırakıp gidebilirim, ama gitme kal dese gidemem biliyorum…
Dün sabahtı, aynı şekilde aynı zamanda odanın kapısını açtım. Bir ferahlık, bir değişim, her şey başkalaşmıştı o küçük odada bile. Koca bilgisayar masası gitmiş, koltuk ise diğer tarafa geçmişti. Onun yanındaki dergiler kalkmış, o dolap da görünmüyordu. Orada yığılmış olan dergiler nereye gitmişti, meçhul. Ama bir düzen ve koca bir boşluk olmuştu odada. Garip oldum, kendi kendime üç beş dakika düşündüm. Sonra neler neler değişiyor, ama bir tek sen kendi hayatını değiştiremiyorsun dedim. Belki de o oda bana yol göstermişti dün sabah. Ama yine de ben bu değişimin bir parçası olmaktan korkuyordum. Bu sabah ise abla bir halı getirmişti, görseniz basmaya kıyamazsınız. Birkaç kez basmadan geçtikten sonra, üstüne basıp geçtim. Yakışmış ama güzel olmuş. Bugün de duvarlardaki kapak fotoğraflarını sökeceğiz, badana boya olacakmış da. Sonra o kapakları tek tek dosyalayıp arşiv yapacakmışız, ya sonra ondan tablo, çizim değişik bir şey yaptıracaklarmış. Yani pek güzel olacak burası. Şimdi kalk git onca güzel şeyi bırak ve sıkı bir yönetimin, bambaşka olan bir düzenin içine gir. Kolay mı, hiç olmadığı kadar zor.
Aslında hiç durmadan konuşabilirim. Sinir, stres sıkıntılarımdan bahsedebilirim. Hayatımdaki her şeyin güç bir hal aldığını ve benim artık gerçekten yorulduğumu haykırabilirim. Alıp başımı gitme fikrinin zaman zaman kapıma dayandığını ve onu hep ertelediğimi de söylemek isterim. Yeter diye çığlık atmak da, artık benimle uğraşmayın, üstüme bu kadar gelmeyin, ne oluyorsa olsun diyebilmek de isterim. Ama ne değişecek ki? Daha çok yıpranmayacak mıyım?
Kendim bile bilmediğim kararımı birkaç saat sonra hep birlikte göreceğiz… Bilmeden yalnızca bekliyorum.
Biliyorum bugün buradayım, ama yarın olmayabilirim. Her şey bir değişim aslında. Bu değişimler insanı mutlu ettiği kadar yaralar da biliyorum. Bugün tam üçüncü günü bu kararın. Bana bırakılması belki de her şeyi zorlaştırıyor. Biri bana gitmen senin için iyi dese her şeyi ardımda bırakıp gidebilirim, ama gitme kal dese gidemem biliyorum…
Dün sabahtı, aynı şekilde aynı zamanda odanın kapısını açtım. Bir ferahlık, bir değişim, her şey başkalaşmıştı o küçük odada bile. Koca bilgisayar masası gitmiş, koltuk ise diğer tarafa geçmişti. Onun yanındaki dergiler kalkmış, o dolap da görünmüyordu. Orada yığılmış olan dergiler nereye gitmişti, meçhul. Ama bir düzen ve koca bir boşluk olmuştu odada. Garip oldum, kendi kendime üç beş dakika düşündüm. Sonra neler neler değişiyor, ama bir tek sen kendi hayatını değiştiremiyorsun dedim. Belki de o oda bana yol göstermişti dün sabah. Ama yine de ben bu değişimin bir parçası olmaktan korkuyordum. Bu sabah ise abla bir halı getirmişti, görseniz basmaya kıyamazsınız. Birkaç kez basmadan geçtikten sonra, üstüne basıp geçtim. Yakışmış ama güzel olmuş. Bugün de duvarlardaki kapak fotoğraflarını sökeceğiz, badana boya olacakmış da. Sonra o kapakları tek tek dosyalayıp arşiv yapacakmışız, ya sonra ondan tablo, çizim değişik bir şey yaptıracaklarmış. Yani pek güzel olacak burası. Şimdi kalk git onca güzel şeyi bırak ve sıkı bir yönetimin, bambaşka olan bir düzenin içine gir. Kolay mı, hiç olmadığı kadar zor.
Aslında hiç durmadan konuşabilirim. Sinir, stres sıkıntılarımdan bahsedebilirim. Hayatımdaki her şeyin güç bir hal aldığını ve benim artık gerçekten yorulduğumu haykırabilirim. Alıp başımı gitme fikrinin zaman zaman kapıma dayandığını ve onu hep ertelediğimi de söylemek isterim. Yeter diye çığlık atmak da, artık benimle uğraşmayın, üstüme bu kadar gelmeyin, ne oluyorsa olsun diyebilmek de isterim. Ama ne değişecek ki? Daha çok yıpranmayacak mıyım?
Kendim bile bilmediğim kararımı birkaç saat sonra hep birlikte göreceğiz… Bilmeden yalnızca bekliyorum.
Dip not: Karikatür ruh halimi anlatırken, aynı zamanda dergimize aittir ( şuan için hala benim de dergim )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder